Pakistan şu anda iç güvenliğin vahim şekilde kötüleştiği bir dönemden geçiyor ve 2025 yılının temmuz ayı son yılların en kanlı ayı olarak kayıtlara geçti.
Sadece temmuz ayında Belucistan ve Hayber Pahtunhva (HP) eyaletlerinde düzenlenen saldırılar, pusu ve adam kaçırma olaylarında aralarında üçü binbaşı rütbesinde olan toplam 82 güvenlik görevlisi öldürüldü. Bu iki bölge uzun yıllardır ayrılıkçı şiddet ve İslamcı aşırılığın merkezleri olmaya devam ediyor.
Özellikle "Tehrik-i Taliban Pakistan" (TTP) ve Beluç ayrılıkçı gruplar faaliyetlerini artırarak Pakistan güvenlik sistemine karşı koordineli ve kanlı saldırılar düzenliyorlar.
Sonuç olarak ülke, özellikle batı eyaletlerinde, hukuk düzeninin çöküşüyle karşı karşıya – bazı bölgelerde sokağa çıkma yasağı ilan edilirken, bazıları ordu için bile "yasak bölge" haline geldi.
Çifte isyan ve bitmeyen kayıplar
Pakistan ordusu şu anda yetkililerin "çifte isyan" olarak adlandırdığı bir tehdit ile dağınık bir şekilde mücadele ediyor.
Afganistan'da 2021'de Taliban'ın iktidara dönüşünden ilham alan TTP, Hayber Pahtunhva'da saldırılarına devam ediyor. Aynı zamanda Beluç ayrılıkçılar da Belucistan'da üst düzey askeri ve paramiliter yetkilileri öldürerek büyük çaplı saldırılar gerçekleştiriyor.
Son haftalarda Binbaşı Enver Kakar Kuetta'da, Binbaşı Said Rabnavaz Tarık Avaran'da ayrılıkçılar tarafından açılan ateşle, Binbaşı Ziyad Selim Avol ise Mastung'da – Beluç isyanının merkezlerinden biri – öldürüldü.
Bu saldırıların sorumluluğunu Belucistan Kurtuluş Ordusu (BKO) ve Belucistan Kurtuluş Cephesi (BKC) üstlendi. Bu durum militanların istihbarat ve stratejik koordinasyon yeteneklerinin arttığını gösteriyor.
Ayrıca, 20 Temmuz'da Güney Veziristan'da yedi polis memuru kaçırıldı – bu durum TTP'nin Pakistan'ın aşiret bölgelerine ne denli derin nüfuz ettiğini net şekilde gösteriyor.
"Yasak bölgeler" ve yerel kontrolün çöküşü
Sahadaki durum o kadar kritik ki, bazı bölgeler elit askeri birlikler için bile "yasak bölge" ilan edildi.
İstihbarat raporlarına göre en kırılgan alanlar şunlardır: Mastung, Avaran, Kalat, Kuetta çevresi (Belucistan); ayrıca Orakzay, Güney Veziristan, Kuzey Veziristan, Tank ve Bacaur (HP).
Bu bölgelerin çoğunda güvenlik güçlerinin hareketini sağlamak ve sivil kayıpları en aza indirmek amacıyla sokağa çıkma yasağı uygulanmaktadır.
Buna rağmen askerler arasında korku hâkim: Bazı kaynaklara göre, askerler belirli bölgelere pusuya düşürülme ve patlayıcı tuzak riski nedeniyle girmeye cesaret edemiyor.
"Yasak bölge" ifadesi artık sadece bir deyim değil – Pakistan ordusunun kontrolü kaybettiği bölgeler için resmi bir tanım haline geldi.
On yılların politikalarının sonucu
Bugünkü Pakistan kaosunu anlamak için son 50 yıldaki stratejik kararları göz önünde bulundurmak gerekiyor.
1970'li yıllardan itibaren Pakistan askeri elitleri, dış politika stratejileri kapsamında Hindistan etkisine karşı stratejik derinlik oluşturmak amacıyla Afganistan’daki İslamcı silahlı grupları destekledi.
Bu politika, 2001 sonrası "teröre karşı savaş" döneminde de devam etti: Pakistan hem gizli hem de açık şekilde Taliban'ı desteklemeye devam etti.
2021 yılında Taliban’ın Afganistan’da iktidarı ele geçirmesi, TTP’ye ciddi bir ideolojik ve lojistik destek sağladı – artık Durand Hattı boyunca serbestçe hareket edebiliyorlar.
Bir zamanlar Pakistan tarafından beslenen ideoloji, şimdi devleti tehdit eden bir canavara dönüşüyor.
Belucistan sorunu
Pakistan’ın en büyük ve en az gelişmiş eyaleti olan Belucistan, onlarca yıldır düşük yoğunluklu çatışmalara sahne oluyordu.
Ancak son aylarda şiddet seviyesi ciddi şekilde arttı.
Özerklik ya da tam bağımsızlık talep eden Beluç militanlar artık daha gelişmiş taktikler kullanıyor, karmaşık yöntemlerle üst düzey askeri liderlere suikast düzenliyor.
Yalnızca bir ay içinde Belucistan’da üç binbaşının öldürülmesi, orduda şok etkisi yarattı.
Bu suikastler isyan hareketinin sadece dağlık bölgelere değil, artık kentsel ve yarı kentsel alanlara da yayıldığını gösteriyor.
Durumu daha da kötüleştiren ise yerel halkın askerî varlığı “işgal” olarak görmesi. Bu da radikalleşme ve isyan alanını genişletiyor.
Pakistan genellikle bu duruma güvenlik önlemleriyle yanıt veriyor – bu da krizi daha da derinleştiriyor.
Bölgesel uyarı: Bangladeş için bir ibret
Pakistan kan gölüne dönerken, Hindistan'ın doğusundaki komşusu Bangladeş de gelişmeleri dikkatle izlemeli.
2024 Ağustos’unda Şeyh Hasina'nın görevden ayrılmasının ardından Muhammed Yunus’un geçici lider olarak ortaya çıkması, Bangladeş'te de aşırılık yanlısı hareketliliği artırdı.
Uzmanlara göre, eğer durum kontrol altına alınmazsa, Bangladeş Pakistan’ın kaderini paylaşabilir.
Tarihte Bangladeş, radikal İslamcılığa karşı sert bir politika izlemişti. Hasina yönetiminde aşırılıkçı ağlar tasfiye edildi ve laik yönetim korunmuştu.
Ancak Dakka’da yaşanan son siyasi değişim, radikal unsurları cesaretlendirmiş durumda.
Pakistan’da yaşananlar, Bangladeş için önemli bir ders: İdeolojik aşırılık siyasete, güvenliğe ve topluma sızdığında, çok başlı bir ejderhaya dönüşür.
Bir zamanlar jeopolitik silah olarak görülen bu güç, sonunda devlete tehdit haline gelir – Pakistan bugün bunun canlı örneğidir.
Devlet uçurumun eşiğinde
2025 yılı Temmuz ayı, Pakistan’ın iç güvenlik tarihinde bir dönüm noktası olacak.
Ölü sayısının artması, sokağa çıkma yasaklarının ilan edilmesi, geniş alanların ordu için bile yasak bölgeye dönüşmesi — hepsi derin bir krizin işareti.
Belucistan ve Hayber Pahtunhva’daki çifte isyan artık çevresel bir çatışma değil, ülkenin güvenliğine yönelik temel bir tehdit haline geldi.
Ordu geniş çaplı seferberliğe rağmen bu tehdide karşı etkili adımlar atamıyor – bu da devletin içsel zayıflığını gözler önüne seriyor.
Gelecek belirsizliğini koruyor. Ancak şimdiden açık olan şu ki: Pakistan’daki iç tehdit seviyesi, yalnızca ülke için değil, tüm Güney Asya bölgesi için tehlikeli bir aşamaya ulaştı.
Telegram’da «Zamin»i takip edin!