
Asya ve Orta Doğu’daki durum giderek daha da gerginleşiyor ve bu uluslararası arenada geniş tartışmalara sebep oluyor. CNN kanalının kaynağına göre, İranlı yetkililer, kendi ülkeleri ile İsrail arasındaki silahlı çatışmanın iki yıl daha uzayabileceğini belirttiler. Gizli kaynak, Tahran’ın böyle bir senaryoya önceden hazırlandığını vurguladı.
İran’da, şu anda geçici ateşkes için uluslararası çağrılar ciddiye alınmıyor. Resmi Tahran, bu sözleri çatışmayı durdurmak için değil, İran’ın güçlü hazırlığını ve iradesini sınama girişimi olarak değerlendiriyor. Bu nedenle ülke yönetimi savaşa tam hazırlıkla girdi ve gerekli tüm önlemleri uygulamaya hazır durumda.
İran doğrudan ABD’ye hitap ederek, İsrail’i desteklemenin savaşta doğrudan katılım ve bunun sorumluluğunu üstlenmek anlamına geleceğini talep ediyor. İslam Cumhuriyeti yetkilileri, Washington’ın sadece İsrail’in arkasına saklanmamasını, aynı zamanda tüm eylemleri için açık ve net şekilde sorumlu olmasını istiyor.
Savaş manzarası ve suçlamalar
13 Haziran gecesi, İsrail hükümeti İran’ı gizli askeri-nükleer program yürütmekle suçladı ve savaş operasyonu başlattı. Hava saldırıları ve özel sabotaj gruplarıyla gerçekleştirilen saldırılar esas olarak İran’ın stratejik öneme sahip tesislerine, generallerine, tanınmış nükleer fizikçilerine, hava üslerine, füze üretim fabrikalarına ve hava savunma sistemlerine yöneltildi.
İran ise nükleer projesinin yalnızca barışçıl amaçları olduğunu vurgulayarak askeri programları reddediyor. MAEBA Genel Direktörü Rafael Grossi, 18 Haziran’da yaptığı resmi açıklamada, ajans denetçilerinin İran’ın nükleer silah geliştirdiğine dair somut kanıtlara sahip olmadığını belirtti. ABD istihbaratı da, Trump ve İsrail’in iddialarının aksine, İran’ın nükleer silah yaratmaya çalışmadığını kaydetti.
Askeri darbeler ve karşı saldırılar
İsrail’in askeri operasyonundan sonra İran, yanıt vermekte gecikmedi. Füzeler ve insansız hava araçlarıyla İsrail topraklarındaki bir dizi askeri tesise ve stratejik yapıya saldırılar düzenlendi. Karşı saldırılar sonucunda her iki tarafta da sivil yerleşim yerleri zarar gördü ve trajik kayıplar yaşandı.
İran Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, ülkedeki ölü sayısı 220’yi aştı, yaralı sayısı ise 2,8 bine ulaştı. İran’ın Rusya’daki büyükelçisi Kazem Celali ise ölü sayısının 300’e yaklaştığını belirtti. İsrail tarafında ise İran’ın füze saldırıları sonucu 20’den fazla kişi hayatını kaybetti, 1,2 binden fazla kişi yaralandı.
Günlük saldırılar ve uluslararası endişe
En endişe verici olanı, İsrail ve İran arasındaki bu korkunç “karşılıklı saldırıların” günlük bir alışkanlığa dönüşmesidir. İsrail hükümeti, İran’ın nükleer programı tamamen yok edilmeden askeri operasyonları durdurmayacağına söz verdi. Tahran ise, İsrail’in hava saldırıları durmazsa karşı saldırıların devam edeceğini bildirdi.
ABD’nin katılımı ve yeni aşama
22 Haziran gecesi ise durum daha da keskinleşti. Amerika Birleşik Devletleri ordusu, İran’daki üç önemli nükleer tesise havadan ve denizaltılar aracılığıyla güçlü saldırılar düzenledi. B-2 bombardıman uçakları, dağın içinde yer alan Fordo uranyum zenginleştirme merkezine en az onlarca GBU-57 bunker buster bombası attı. Ayrıca denizaltılardan Natanz ve İsfahan nükleer tesislerine yaklaşık 30 Tomahawk seyir füzesi fırlatıldı.
Trump hedeflerin tamamen yok edildiğini ilan ettiyse de, Beyaz Saray yetkilileri bu saldırıların tek seferlik özel bir operasyon olduğunu, rejim değişikliğinin amaçlanmadığını vurguladı.
Bu saldırılara karşılık olarak İran, en yeni Kheibar balistik füzelerini kullanarak İsrail’e onlarca füze daha fırlattı. Tel Aviv, Nes Siyon ve Hayfa şehirlerinde birkaç ev yıkıldı, 86 kişi yaralandı.
Diplomatik çabalar ve gelecek perspektifleri
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, çatışmaya diplomatik çözüm görmediğini belirterek daha sert bir diplomatik pozisyon ilan etti. İstanbul’daki basın toplantısında, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmek üzere Moskova’ya gideceğini söyledi. Arakçi, ABD başkanını sadece İran’a değil, kendi halkına da ihanet etmekle suçladı.
Böylece, İran ve İsrail arasındaki savaş daha da uzlaşmaz, süresiz ve sonuçları ağır olabilecek karmaşık bir aşamaya girmekte. ABD ve diğer devletlerin müdahalesi sonucunda bölgede istikrar sağlamak ve barışı tesis etmek olanakları daha da zorlaştı.
Sonuç
İran ve İsrail arasındaki gerginlik sadece iki ülkenin kaderi için değil, aynı zamanda tüm bölgesel ve küresel güvenlik için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Çatışma ne kadar sürecek, uluslararası çabalar durumu yumuşatmaya yetebilecek mi — bu sorulara henüz kesin bir yanıt yok. Ancak açıktır ki, her bir saldırı, her bir kurban ve her yeni saldırı barış umudunu sınayan bir gerçektir. Telegram’da «Zamin»i takip edin!
Ctrl
Enter
Bir Hata mı buldunuz?
İfadeyi seçin ve Ctrl+Enter tuşuna basın İlgili haberler