Hindistan’ın büyük şehirlerinde — gökdelenlerin yoksulluk manzaralarıyla yan yana bulunduğu yerlerde — yakın zamanda yapılan göçmen baskınları keskin bir sosyo-politik gürültü yarattı. Gurugram şehrinde yerel yetkililer, çoğunluğu Batı Bengal’den gelen, Bengalce konuşan Müslüman olan yüzlerce göçmen işçiyi “yasadışı Bangladeş vatandaşları” olarak tutukladı.
Baskın sırasında gözaltına alınanlar özel “tutuklama merkezleri”ne yerleştirildi ve vatandaşlıklarını kanıtlayan belgeler sunmaya zorlandı. Aralarında 15 yıldır şehirde yaşayan gündelik işçi Ater Ali Şeyh’in de bulunduğu bazı işçiler, belgeleri olmasına rağmen “sahte” sayıldığını ve polis tarafından dövüldüklerini iddia ediyor. Polis ise bu suçlamaları kesin bir dille reddederek, 250 kişiden yalnızca 10’unun gerçekten yasadışı göçmen olarak tespit edildiğini bildirdi.
Baskınların sonucunda yüzlerce işçi ailesiyle birlikte bir gecede şehirden kaçtı. Bu durum şehirde de sorunlara yol açtı — çöp toplama sistemi çöktü, onlarca ev hizmetçisiz kaldı. Şehrin bazı zengin mahalle sakinleri bu durumdan doğrudan etkilenirken, yoksul göçmenler arasında korku ve güvensizlik daha da arttı.
Uzmanlar, bu tür baskınların yeni bir olgu olmadığını belirtiyor. Ancak son yıllarda, özellikle Başbakan Narendra Modi hükümeti döneminde, Bangladeş’ten gelen Müslümanlara yönelik sınır dışı etme önlemleri güçlendi. İçişleri Bakanlığı’nın Mayıs ayında kabul ettiği yeni talimat, tüm eyaletlere yasadışı göçmenleri tespit etmek ve belgelerini 30 gün içinde kontrol etmek için özel ekipler kurma zorunluluğu getiriyor.
Hak savunucuları ise prosedürün temel sorununa dikkat çekiyor: belgeler incelendikten sonra şüphelilere vatandaşlığı onaylayan resmi bir sertifika verilmiyor. Bu da onların istenildiği zaman yeniden tutuklanmasına imkân tanıyor. Sonuç olarak, Hindistan şehirlerinin kenar mahallelerindeki binlerce Bengal Müslümanı belgelerini yastık altında saklayarak her an sınır dışı edilme korkusuyla yaşamak zorunda kalıyor.
Telegram’da «Zamin»i takip edin!