date
views 236

Dengede yaşamaya teşvik eden “Denge” eseri hakkında

Dengede yaşamaya teşvik eden “Denge” eseri hakkında
Ruh da, beden de besinsiz bırakılamaz. İnsanda genel olarak iki büyük ihtiyaç vardır. Bunlar – manevi ve maddi ihtiyaçlardır. Her ikisinin yeri, seviyesi ve önemi hepimizin hayatında büyük rol oynar. Bazen maddiyatın peşinden koşup, geçim derdinde manevi boşluk oluştururuz. Bu yönden koparız. Aksi durumda ise ruhsal gücümüz olan manevi besine dalıp maddi yönden aksarız. Bu ihtiyaçların ip uçlarını birleştirmek insandan büyük emek ister. İkisi arasındaki dengeyi korumak her zaman elimizden gelmez. Bu zorluktur.
 
Modern Özbek edebiyatının tanınmış temsilcilerinden biri Ulug‘bek Hamdam, “Denge” eserinde tam da bu konuyu işlemiştir. Eserdeki konu ve sorunlar asırlık meselelerdir. Her zaman, herkese, her döneme ait sorunlardır. Baş kahraman Yusuf zorluklarla da olsa, altın ortayı, yani ihtiyaçlar arasındaki dengeyi bulur.
 
Konusu:
 
Tarih fakültesinde okuyan Yusuf 35 yaşına girmiştir ama henüz hiçbir şey biriktirememiş, anlamlı bir işe başlayamamıştır. Bir oğlu ve eşiyle kirada şehirde yaşamaktadır. Haftada bir-iki gün üniversitede ders vermediği sürece neredeyse boş gezer. Köye, anne babasına bir şey götürmeye gücü yetmez.
 
Özbekistan yeni bağımsız olmuş dönemler... Her sistemde yeterince sorun vardır, yoksullar daha da fakirleşmiş, orta sınıf fakirleşmiştir. Bilim insanları, aydınlar, eğitim alanındakiler bir kenara itilmiş, herkes geçim derdine düşmüş, maddi ihtiyaçlar üst seviyeye çıkmıştır.
 
Yusuf ile birlikte okuyan Said ve Mirazim çoktan kendi yollarını bulmuşlardır. Mirazim ticarette ülkedeki büyük tüccarlardan biri olmuş, Said ise büyük bir yetkilinin kızına evlenmiş ve kendisi de makam basamaklarında yükselmiştir. Yusuf ise ikisine de ilgi duymamıştır. Ticarette yeteneği, makamda ise ilgisi ve isteği yoktu. O bir bilim insanıydı. Ancak bilimin onun döneminde değeri azalmıştı. Karnını doyurmak birinci öncelik haline gelmişti.
 
Çaresizlikten sokakta kalmak zorunda kalan Yusuf’un eşi onu terk edip köye gitmiştir. Çıkmaz sokakta kalan ama nasıl olursa olsun yolunu bulmak zorunda olan genç adam kendini her alanda denemiştir. Ustalık ve ticaretle uğraşmıştır. Bilimden vazgeçmemekle beraber maddi yönden de kendini toparlamaya çalışmıştır. Yusuf’un köye giden bir buçuk yaşındaki oğlu doktorların açgözlülüğü, ilgisizliği ve manevi fakirliği nedeniyle hayatını kaybetmiştir.
 
Bu arada Mirazim iflas etmiş, Said makamdan düşmüştür. Yusuf ise oldukça toparlanmıştır. Zaman da yavaş yavaş dengesini yeniden kurmaya başlamıştır. Bilim insanları, ilim adamları sert bir sarsıntıdan sonra kendine geliyordu.
 
Analiz:
 
Eser bize hem insanın iç dengesi hem de dönemin koşulları hakkında konuşur. Halkın yaşam koşullarında, kendini dengede tutabilmesinde dönemin dengesi büyük önem taşır. Zaman kargaşa, dalgalanma halindeyse halk nasıl dimdik durabilir? Böyle bağımsızlık yıllarında halk hayatı bir hayli bozulmuş, sistemler yenilenmiş, siyaset doğru yolu arıyordu. Bu elbette halkın, insanların yaşam tarzına oldukça etki etti.
 
Böyle zamanlarda Said gibi olanlar kendi yolunu, Mirazim gibi olanlar kendi alanını bulmuşlardır. Yusuflar gibi altın ortayı, dengeyi tutmaya çalışanlar da çoktur.
 
Eserde Yusuf’un ağabeyi Amir de önemli bir yere sahiptir. O dünyadan yüz çevirip ahiret telaşına düşmüş bir karakter olarak canlandırılır. Yusuf, Amir ve babaları Odil bey arasındaki sohbetlerle dinde de denge olduğunu anlayabiliriz.
 
Amir namaz, ibadete kendini kaptırmış, aile ve geçim işlerine hiç dikkat etmemiş, çalışmayı bırakmıştır. Evlilik, babalık, oğulluk görevlerini, hatta tüm dünyayı bir kenara bırakmıştır. Oysa aileyi geçindirmek, eşine ilgi göstermek, anne babaya yardım etmek gibi yüce görevler de ibadet sayılır. Sadece ibadet etmek, oruç tutmak, zikir çekmek ama bu sırada aile aç kalırsa, anne babanın kalbi kırılırsa gerçek denge bozulmaz mı?
 
Yusuf tam da bu şeyleri ağabeyine anlatmak istedi. Çaba gösterdi. Ancak ağabey kardeşini namaz kılmamakla suçlayıp dinlemedi. Sonu trajik oldu. Böylece dindeki dengenin bozulmasının sonuçları gösterildi.
 
Mirazim’in eşi Zahro üzerinden kadınların ruh hali, ihtiyaçları, ruhsal dengesi gösterilmiştir. Mirazim zengindir. Zahro’nun hiçbir eksiği yoktur, istediği her şey hazırdır. Elini soğuk suya sokmaz. Ama o sıkıntıdan sıkılmıştır. Altın kafesteki kuşa benzer. Ona “hava” gerekir. Birçok erkek vardır: “her şey yeterli, ne yapacaksın çalışmayı, kadın yeri evdedir” diyerek eşini çalıştırmaz. Ama kadına yetmeyen başka şeyler olduğunu bilmezler.
 
Kadına özgürlük gerekir, toplum gerekir, düşüncelerini dinleyen insanlar gerekir, insanlar arasındaki kendi yeri gerekir. Evdeki parlak cansız eşya değil, canlı yoldaş gerekir ona. Zahro diplomasını toz basması için okumamıştı. Ama öyle oldu. Sonuçta ruhu giderek yıkıma doğru gitti.
 
Yusuf uzun süre dengeyi aradı. Ona en çok acı veren ise oğlunun ölümü oldu. Ne kadar acı çekse, ne kadar sürünse de özünden vazgeçmedi, gururunu çiğnetmedi, harama el uzatmadı. Her zaman maddi, manevi, dini dengeyi tutmaya çalıştı. Buna da ulaştı.
 
Hayatımız dengeden ibarettir. Aile ilişkilerinde, sokaktaki muamelede, işteki iletişimde, her adımımızda altın ortayı tutmaya çalışırız. İnsan maddiyata yönelip manevi, ruhsal besinini eksiltmemeli ya da tam tersi, manevi hayata dalıp maddi geçimini aksatmamalıdır. Her şeyde ölçü iyidir...
Ctrl
Enter
Bir Hata mı buldunuz?
İfadeyi seçin ve Ctrl+Enter tuşuna basın
Haberler » Yaşam » Dengede yaşamaya teşvik eden “Denge” eseri hakkında