date
views 1 652

Otanın pişmanı

Babanın pişmanlığı
Bu mektup yüzlerce dergi ve gazetede yayımlandı. Birkaç dilde basıldı. Yazar, okulda, kurumlarda ve bölümlerde okunmasına izin verdi. Çeşitli radyo programları "Babanın pişmanlığı"nı sayısız kez yayınladı. Kolejlerin periyodik yayınları ve ortaokul dergileri de bundan faydalandı. Bu şaşırtıcı olmamalı.

Bazen çok büyük olmayan bir eser bile inanılmaz derecede başarı kazanır. Bu hikaye şüphesiz böyle bir konuma ulaştı. Bu mektubu her ebeveyn okumalı ve başkalarıyla paylaşmalı. Çünkü onun hiçbir zararı yok, aksine çok faydası var. Buyurun, siz de okuyun ve çocukla nasıl ilişki kurulması gerektiği hakkında bir düşünün.

Dinle oğlum. Bu sözleri sen uyurken söylüyorum; küçük ellerin yorganın altında, sarı saçların ise terlemiş alnına yayılmış. Odanı sessizce, fark ettirmeden girdim. Birkaç dakika önce kütüphanede gazete okurken, pişmanlığın ağır dalgası beni şiddetle sardı. Kendi suçumu hissederek küçük yatağının üstüne geldim.

Biliyor musun, ne düşündüm oğlum: Kendi kötü ruh halimi sana yansıttım. Giyinirken seni azarladım. Okula giderken yüzünü ıslak mendille siliyordun. O zaman ayakkabılarını temizlemediğin için seni sertçe uyardım. Çantanı yere fırlattığında çok sinirlendim ve bağırdım.

Kahvaltıda da sana takıldım. Çayı yere döktün. Yemeği savurganca yedin. Dirseklerini masaya koydun. Ekmek üzerine fazla yağ sürdün. Sonra oyun oynamak için dışarı çıkarken ben trene yetişmeye çalışıyordum. Bana dönüp elini salladın ve: "Baba, hoşça kal, görüşürüz!" dedin. Ben ise kaşlarımı çatarak cevap verdim: "Omuzlarını dik tut!"

Günün sonunda her şey tekrar başladı. Koridorda eve dönerken, dizlerinin üstünde oynadığını gördüm. Çorabında delikler vardı. O zaman seni arkadaşların önünde küçük düşürdüm, önümde yürümeye zorladım. "Çoraplar çok pahalı, kendi paranla alsaydın çok daha dikkatli olurdun!" Anlıyor musun oğlum, bu sözleri ben, senin baban söyledim!

Hatırlıyor musun, sonra kütüphanede kitap okurken nasıl girdin: cesaretsiz, bakışlarında acıyla. Rahatsız edildim diye sinirlenip gazeteye bakarken kapıda durdun. "Ne istiyorsun?" diye sertçe sordum.

Hiçbir şey demedin ama aniden koşup gelip boynuma sarıldın ve beni öptün. Küçük ellerin beni sevgiyle öptü, Allah'ın kalbine koyduğu bu sevgi benim dikkatsizce yaptığım davranışımı tamamen sildi, affetti. Sonra küçük ayaklarınla bas bas merdivenlerden yukarı çıktın.

Çok geçmeden elimden gazete kaydı, bütün bedenimi korkunç, iç burkan bir korku sardı. Bu alışkanlık beni nasıl bir duruma getirdi? Haksız yere birini suçlama alışkanlığı, sürekli azarlama – küçük olduğun için sana verdiğim ceza buydu. Seni sevmem mümkün değil, ama mesele şu ki, gençlikten beri çok şey bekledim ve seni kendi yaşlarımla ölçtüm.

Senin doğanda ise sağlıklı, güzel ve samimi özellikler o kadar çok ki, bu küçük kalbinin büyüklüğünü gösteriyor, bu sabahın tepelerinin ardındaki hafif ışıklara benziyor. Bu, sen uyumadan önce beni öpmek için geldiğinde, istemeden hızla göğsüme atladığında ortaya çıktı. Bugün başka hiçbir şey önemli değil oğlum! Karanlıkta yatağının üstüne geldim, bin bir mahcubiyetle önünde diz çöktüm!

Bu, zayıf halde günahı yıkamak demektir. Biliyorum, uyandığında ve bu sözleri söylediğimde anlamayacaksın oğlum. Ama yarın gerçek bir baba olacağım! Seninle dost olacağım, zorlanırsan birlikte zorlanacağım, gülersen birlikte güleceğim. Sinirlenip acı sözler söyleyecek olursam, dilimi ısıracağım. "O daha çocuk, küçük çocuk" sözünü adeta yemin gibi sürekli tekrarlayacağım.

Oğlum, seni düşünerek yetişkin bir adam olarak görmekten korktum. Ama şimdi, yatağının üstünde sana yorgun bakarken anlıyorum ki, sen hâlâ çocuksun. Daha dün annenin kucağındaydın, başın onun omzundaydı. Ben çok fazla, çok fazla talep ettim.
William Livingston Larned


Rusçadan Fathulla Namozov çevirisi.
Ctrl
Enter
Bir Hata mı buldunuz?
İfadeyi seçin ve Ctrl+Enter tuşuna basın
Haberler » Yaşam » Otanın pişmanı