
Fotoğraf: Google Photos
Tansiyon nedir? Onun hakkında neler bilinmeli? Normal seviyede tutmak için nelere dikkat edilmeli. «Daryo» bu konuda ilginç bilgileri sunuyor.
Tansiyon — damarlar içinde akan kanın bu damar duvarına uyguladığı basınçtır (tazyik). Bu, kalp çalışması ve damar duvarlarının direnci nedeniyle oluşur. Atardamarlarda arteriyel, kılcal damarlarda kapiller ve toplardamarlarda venöz basınç bulunur. Tansiyon, kanın damar sistemi boyunca akmasını sağlar ve böylece vücut dokularında madde alışverişini temin eder.
Arteriyel basıncın (AB) yüksek veya düşük olması, esas olarak kalp kasılmalarının gücü ve her kasılmada damarlara pompalanan kan miktarı, damarların (özellikle periferik damarların) kan akışına gösterdiği direnç ve daha az oranda kalp kasılma sayısıyla belirlenir. Dolaşan kan miktarı, kanın viskozitesi, solunumla ilişkili karın ve göğüs boşluğundaki basınç değişiklikleri ve diğer faktörler de AB'nin yüksek veya düşük olmasına etki eder. Kalbin sol karıncığı kasıldığında (sistol) AB maksimum seviyeye ulaşır.
Bu süreçte kalpten 70 ml kan atılır ve bu kan bir anda küçük kan damarlarından (özellikle kapillerlerden) geçemez. Bu yüzden elastik aort genişler ve burada basınç (sistolik basınç) artar. Atardamar, toplardamar ve kılcal damarlarda tansiyon farklıdır. Kalpten uzaklaştıkça tansiyon düşer (aortada oldukça yüksek, kapillerde biraz düşük, toplardamarlarda ise oldukça düşüktür). Yetişkin bir insanda normal arteriyel basınç 100-140 mm cıva sütunu (sistolik basınç) ve 70-80 mm cıva sütunu (diyastolik basınç) arasındadır. Bu iki basınç arasındaki fark nabız basıncı olarak adlandırılır.
Vücuttaki herhangi bir hastalık nedeniyle tansiyon bu değerlerden yükselebilir veya düşebilir. Kalp karıncıklarının kasılmaları arasındaki boşlukta (yani diyastol) genişlemiş damarların (aort ve büyük arterlerin) duvarları kasılmaya başlar ve kanı kapillere pompalar. Tansiyon yavaş yavaş düşer ve diyastol sonunda minimum seviyeye iner (aortada yaklaşık 90 mm cıva sütunu, büyük arterlerde yaklaşık 70 mm cıva sütunu olur).
Hipertansiyonun ortaya çıkış nedenleri
Hastalığın gelişme nedeni uzun süre stres ve depresyon halinde olmak, sık sık psikolojik baskı yaşamaktır. Genellikle bunlar sürekli duygusal gerilim gerektiren iş faaliyetlerinden kaynaklanır. Ayrıca beyin sarsıntısı geçiren hastalarda da hastalığın gelişme riski yüksektir. Kalıtsal yatkınlık da nedenler arasındadır: eğer kişinin ailesinde bu hastalık varsa, hastalığın gelişme riski birkaç kat artar.
Hastalığın gelişimine etki eden en önemli faktör hareketsiz yaşam tarzıdır. Yaş ilerledikçe insanlarda ateroskleroz gelişebilir, bu değişiklikler sırasında tansiyonun yükselmesi durumu daha da ciddileştirir. Bu durum hayat için çok tehlikelidir çünkü daralmış damarlar yoluyla beyin, kalp, böbreklerin bir kısmına kan gitmemesi veya yeterince gitmemesi gözlemlenir. Eğer damar duvarlarında trombüs ve kolesterol birikintileri varsa, bunlar yüksek basınç sırasında koparak kapiller damarlarda tıkanıklığa yol açabilir ve kan akışını engelleyebilir. Bu durumda miyokard enfarktüsü veya inme oluşur.
Tansiyonun yüksek olmasının önüne geçmek için öncelikle nedenini dikkatlice araştırmak gerekir. Eğer basınç dış çevrenin olumsuz etkileri nedeniyle yükseliyorsa, hasta sakinleşme önlemleri almalı ve olumsuz faktörü ortadan kaldırmaya çalışmalıdır.
Beslenme programına vitamin ve mineraller açısından zengin, hastalıkla mücadeleye yardımcı ürünlerden daha fazla yer verilmelidir. Bunlar:
- Sebzeler;
- Meyveler;
- Meyve çeşitleri;
- Yeşillikler;
- Süt ürünleri;
- Diyet et;
- Fasulye;
- Pirinç, karabuğday gibi ürünlerdir.
Taze fırından çıkmış ekmek yerine bir-iki gün beklemiş ekmek tüketmek faydalıdır. Tansiyonu yüksek olan hastalara tuz tüketimini azaltmaları önerilir.
Sabah yataktan kalktıktan sonra mide-bağırsak, karaciğer ve böbrekler için faydalı olan yiyecekler tüketilmelidir. Öğle yemeğinde bir fincan kaynatılmış ılık su içmek vücudu toksinlerden arındırır. Sabah görülen halsizlik durumunu ve yaşlılarda sık görülen kabızlığı önler.
Kahvaltıda yoğurt veya lor peyniri, çay yerine kayısı çayı, meyveler; öğle yemeğinde ise pancardan hazırlanmış salata, daha çok haşlama ve buharda pişirilmiş yemekler önerilir. Ekmek az yenmelidir. Yemeklere az tuz eklenmeli, kızartılmış, baharatlı ve kuzu eti içeren yemeklerden kaçınılmalıdır. Haftada 1-2 kez balık ve tavuk etiyle hazırlanmış yemekler tüketilmelidir.
Bobur Subhonov tarafından hazırlandı.
Telegram’da «Zamin»i takip edin! Ctrl
Enter
Bir Hata mı buldunuz?
İfadeyi seçin ve Ctrl+Enter tuşuna basın