date
views 4 436

ISHID kamplarında büyüyen Abdullah hikayesi

ISHID kamplarında büyüyen Abdullah'ın hikayesi
ISHID'in Suriye, Irak ve Afganistan'daki çatışmaları binlerce kurbanın yanı sıra, binlerce çocuğun çocukluğunu da çaldı. Maalesef, aralarında Özbekler de var.

Bugün anlatmak istediğimiz kahramanımız Abdullah 17 yaşında, İran'da doğdu. Annesi Andican vilayetinden. 1999 yılında iş bulmak amacıyla Özbekistan'dan İran'a gitti ve orada evlendi. Aile birkaç yıl önce para kazanmak için önce Türkiye'ye, sonra Irak'ta ISHID'in işgal ettiği bölgeye gitti.

2019 yılının Mayıs ayında Özbekistan hükümetinin düzenlediği “Mehr-1” operasyonunda geri getirilen genç, kendisi, anne babası ve Irak'taki hayatı hakkında anlattı.

Mermi yağmuru, yaralı çocuklar ve Irak kamplarındaki hayat
— Ailede üç kız kardeşim ve ben olmak üzere 4 çocuğuz. Bu yaşıma kadar okulda okumadım. Okuma yazma, hesap yapmayı bile bilmiyordum. Anne babamdan beni okutmalarını isterdim.

Hiçbir zaman aynı şartlarda yaşamadık. Oradaki durum çok zordu – bazen yağmur gibi yağan mermiler... Bombalardan çocukların bedenleri parçalanıyor, anneler çocuklarının gözleri önünde can veriyor. Savaş başladığında canımızı kurtarmak için kaçmak zorunda kaldık. Bu kaçışlarda anneler çocuklarını kaybediyor.

Yazın sıcağında, kışın soğuğunda çadırlarda yaşamak zorunda kaldık. Durmaksızın süren çatışmalar, düşen bombalar nedeniyle hava zehirlendi, bu yüzden çeşitli hastalıklar yayıldı.

Savaş oldukça zor bir aşamaya girince Irak hükümetine teslim olduk. Şu anda anne babam Irak hükümetinin elinde. Orada her milletten insanlar var. Hepsi çok pişman.

Anne babamın şu anda tam olarak nerede olduğunu bilmiyorum. Çünkü Irak'taki kampta bizi ayırdılar. O zaman babamı son kez gördüm. Annemin hayatta olduğunu biliyorum, sadece.

Kampda 50-80 kişi bir odada yaşamak zorundaydık. Kalabalık, yatacak yer bulmak sorun. İki yatakta 5 kişi kalmalıydı. Başta yatak bile yetmiyordu, betonda yatmak zorunda kaldık.

“Hastalıklı kardeşimi bırakırken annem çok ağladı”
— Bize Özbekistan'a gideceğimiz haber verildiğinde, 1,5 yaşındaki küçük kardeşim ağır hastaydı. Annem onun ölmesinden korkuyordu. Irak askerleri kardeşimin elinden onu almaya çalıştığında, annem direndi ve kardeşimi geri aldı. O zaman anneme kardeşlerimi bana emanet etmesini, ben onlara iyi bakacağımı söyledim – annemi ikna ettim. O zaman annem çok ağladı. Bizden ayrılması zordu.

Emzirilen kardeşim çok zorlandı, uçakta ağladı. Ama herkes bize yardım etti. Şimdi o kardeşim anaokuluna gidiyor, şiirler ezberliyor, çok neşeli bir kız oldu. Kardeşlerimin mutlu olmasına çok seviniyorum. Çünkü onların mutluluğu benim mutluluğum. Bir gün annem geldiğinde benden gurur duymasını istiyorum.

Bize sağlanan koşullar, sevgi ve ilgi için kardeşlerim adına cumhurbaşkanımıza teşekkür ederim. Özbekistan'a geldiğimizden çok mutluyuz.

“Özbekistan'ı bu kadar güzel beklemiyordum”
— Özbekistan'ı bu kadar güzel beklemiyordum. Orada annemden, diğer milletlerden Özbekistan hakkında çok güzel sözler duyardım ve bu övgülerin nedenini anlamaz şaşırırdım. Sonra üç kız kardeşimle birlikte [“Mehr” operasyonu kapsamında] bizi buraya getirdiler.

Doğrusunu söylemek gerekirse, Taşkent'e geldiğimizde sanki bir bahçeye düşmüş gibi oldum. Hayatımda ilk kez böyle bir ilgi gördüm: böyle güzel koşullar, bembeyaz yerler, güzel yemekler, okuma yazma öğrenmek. Bunlar bizi çok şaşırttı.

Şu anda Andican'daki çocuk kasabasında yaşıyoruz, 9. sınıfı çok iyi notlarla bitirdim. Anne babamla Özbekçe konuşuyorduk, ayrıca Türkçe, Arapça, Farsça biliyordum. Şimdi İngilizceyi derinlemesine öğrenmeye başladım. Gelecekte tercüman olmak istiyorum.

Boş zamanlarımda sporun sambo, jiu-jitsu, judo dallarıyla düzenli ilgileniyorum. Kombat aikido dalında Özbekistan şampiyonu oldum.

“Oradaki hayatı kimseye layık görmüyorum”
— Özbekistan'ı gördükten sonra, annemin buradan ayrıldıktan sonra ne kadar zorlandığını anladım. Büyükannem annemi görmedi, annem de annesini görmedi, yıllardır hasretle zorluklara dayanıyor. Annemin dönmesini, kendi vatanımızda bizimle birlikte mutlu yaşamasını çok istiyorum.

Oradaki hayatı kimseye layık görmüyorum. Kimseye oraya gitmesini tavsiye etmezdim. Kendi ana vatanında yaşamak hiçbir şeye değişilmez. Barışın değerini bilerek yaşamak gerekir.

Gulmira Toshniyozova ile röportaj.
Ctrl
Enter
Bir Hata mı buldunuz?
İfadeyi seçin ve Ctrl+Enter tuşuna basın
Haberler » Yaşam » ISHID kamplarında büyüyen Abdullah hikayesi