
Böyle bir sendrom var mı? Kitaplarda kesinlikle yok, ama hayatta var. Son zamanlarda 17-20 yaşına gelmiş oğlundan ya da kızından memnun olmayan ebeveynlerin sayısı artmış gibi görünüyor. İşte bu oğlumu (kızımı) bir görseniz, karakterini anlayamadım, önünde yediği, arkasında yemediği, altına araba aldık, en iyi dizüstü bilgisayar ve akıllı telefon onda, harika bir üniversiteye de yerleştirdik, şehir merkezinde lüks evimiz, dağ eteğinde kır bahçemiz var, ev hizmetçisi de tuttuk.
Ancak bu koşullar nedense oğluma (kızıma) ters etki yapıyor gibi. Evde bir iş yapmak istemiyor, yapsa da yarım yamalak yapıyor, güzel ve pahalı giyinmeyi seviyor, dışarıdan eve gelmiyor, hatta yediği tabakları sofradan kaldırmıyor, iş verirseniz alınır, kardeşim ya da ablam yapsın diyor, sertçe uyarırsanız utanmadan sinirlenip evden çıkıyor. Benim de, babasının da çocukluğu çok zor geçti, altı çocuklu bir evde büyüdük, büyük emeklerle zorluklarla bu seviyeye geldik, birbirimize çok sevgi ve şefkat gösterdik.
Oğluma (kızıma) ne kadar sevgi verirsek, o kadar sevgi dolu olmak yerine bencil oluyor. Hatta cuma namazına gidiyor. Tövbe, yine de değişmedi. Babası sert olacağım diye birkaç kez dövdü, yanına yaklaşmaz oldu ve kendi sığınağını sevmez oldu. Hiç hastalanmadan büyüttüm, ama biz hastalanırsak işimiz de yok.
Söyleyin, neden çocuğum böyle, buna ne psikoterapist, ne mollaya eğitim, ne de büyükannesi ya da büyükbabasının öğütleri yardımcı oluyor? Başvurmadığımız kimse kalmadı. Kötü terbiye vermediysek, sevgimizi görüp biliyorsa. Ne yapalım?! Neslimiz de temiz! Ne yapacağımı bilemedim. Bu nedir?! Ruhsal hastalık mı? Terbiyedeki kusur mu? Bu ne bela böyle?
Buna ben “Lüks hayat sendromu” adını verirdim. Temel sebebi elbette ki – varlıklı aile!
“Lüks hayat sendromu”nun gelişmesine neden olan temel faktörler:
1) Evde hizmetçi tutmak ve çocuğu çalışmaya alıştırmadan büyütmek;
2) İlk çocukluk döneminden itibaren onu kendi haline bırakmak;
3) Kirli yollardan kazanılan paralarla beslemek;
4) Çocuğun her isteğini sorgusuz yerine getirmek;
5) Çocuk önünde sürekli tartışmak;
6) İlk çocukluk döneminden itibaren pahalı şeylere alıştırmak ve satın almak;
7) Kazanılan paraları çocuğun önünde saymak;
8) Ebeveynlerin işten geç dönmesi vb.
Peki ne yapmak gerekir? Oğlumuz ya da kızımız akıllı ve zeki büyüsün diye zahmetle kazanılan lüks hayattan vaz mı geçelim?
Lüks hayat sendromunu önleme yolları:
1) Çocuk üç yaşına gelene kadar size doğum izni verildiyse, çalışmayın, zamanınızı çocukla geçirin. Çocuğu anne sütüyle besleyin, sevgiyle emzirin. Sütle sadece besin değil, anne sevgisi de geçer. Emzirilerek büyüyen çocuk anneye ve babaya sevgiyle bağlı olur. Erkek kişi ne hamile kadına ne de emziren kadına kızmasın, onu üzmesin. Çocuk annenin karnında her şeyi duyup beynine kaydeder. Ayrıca kavga sırasında kanda biriken adrenalin ve diğer zehirli maddeler çocuğa plasenta yoluyla, doğduktan sonra süt yoluyla geçer.
2) Üç yaşına kadar olan çocuğu nasıl yetiştireceğinizi bilmiyorsanız, kitapçıya gidin. Şimdi böyle kitaplar çok ve sadece fiziksel bakım değil, psikolojik bakım hakkında da;
3) İlk çocukluk döneminden itibaren elini göğsüne koyup selam vermeyi öğretin ve güzelce selamlaşın;
4) Çocuk kaşık tutmayı öğrendiği günden itibaren onu çalışmaya alıştırın ve teşvik edin:
a) Balımı şuradan alabilir misin?
b) Dalım, şu ekmek kırıntılarını toplayabilir misin?
c) Hadi iştahını kendin giyinerek dene;
d) Şu şey helal, bu şey haramdır vb.
Bunu unutmayın: Çocuk 10-12 yaşına kadar yetişkinlerin söylediklerini yapar, ondan sonra kendi bildiğini yapar. Sonraki terbiye – gecikmiş terbiyedir. Kitap çocuğu bilgili yaparsa, çalışma onu terbiye eder. Bu yüzden çocuk aklını başına aldığı andan itibaren çalışmaya alıştırın.
Ben “Lüks hayat sendromu” adlı hastalıktan çocuğunuzu kurtarma yolları hakkında kesin reçete yazamam. Bu çok zor bir mesele. Ancak bu kitapta çeşitli psikoterapötik yöntemlerden bahsettim. Onlardan faydalanabilirsiniz. Her halükarda terbiye biliminin en zor bilim olduğunu unutmayın. Erken terbiye, erken terbiye ve bir kez daha erken terbiye! Sözümü büyük düşünür Rudaki’nin şu dizeleriyle bitirmek isterim: “Eğer insan hayattan eğitim almazsa, ona öğretebilecek hiçbir öğretmen yoktur.” Bundan kendiniz bir sonuç çıkarın.
Profesör Zarifboy İbodullayev'in
“Sinir ve ruh hali” kitabından alınmıştır.
Telegram’da «Zamin»i takip edin! “Sinir ve ruh hali” kitabından alınmıştır.
Ctrl
Enter
Bir Hata mı buldunuz?
İfadeyi seçin ve Ctrl+Enter tuşuna basın İlgili haberler