
Çocuğun kişiliğinin şekillenmesindeki en önemli dönem — erken çocukluk. Japonlar özellikle bu döneme ayrı bir önem verirler. Sony şirketinin kurucularından biri olan Masaru Ibuka, kendi kitabında erken yaşta çocuk yetiştirme prensipleri hakkında yazmıştır. Yazar, çocuklarla iletişimde ilginç bir metodoloji keşfederek gerçek bir başarı elde etmiştir.
Birinci prensip: Anaokuluna gidince geç kalınır
Masaru Ibuka'nın ebeveynlere iletmek istediği temel fikir, çocuğun karakteri ve zihinsel yeteneklerinin hayatın ilk üç yılında şekillendiğidir. “Akıllı” ya da “akılsız” çocuklar yoktur; fark sadece onların entelektüel faaliyetlerinin ne kadar teşvik edildiğine bağlıdır.

Ebeveynler ise genellikle hata yaparak, çocuk anaokuluna gitmeden önce her şeye izin verirler, sonra aniden sert davranmaya başlarlar. Bu değişim çocukta içsel bir çatışmaya yol açar. Eğer çocuk yavaş yavaş geliştirilirse ve ona aynı derecede sertlik uygulanırsa, çok daha mutlu büyür.
İkinci prensip: “Zorluk nedir?”
Masaru Ibuka, insan yeteneği ve karakterinin hayatın ilk yıllarında şekillendiğini vurgular ve bu özelliklerin genetik olarak belirlenmediğini söyler.
Onun metodolojisinin temel prensibi: çocuk için her şey yenidir ve ilginçtir. O dünyayı “basit” ve “karmaşık” olarak ayırmaz. Ibuka, bebeğin beynini temiz bir kağıt yaprağına benzetir; ebeveynler ilk bilgileri “basarlar.”
Çocuğunuza sadece basit resimler değil, aynı zamanda sanat eserleri ve ünlü tablolar da göstermek önemlidir. Bu, onun estetik ihtiyaçlarını şekillendirir ve gelecekte güzellik ve sanatı anlama temelini oluşturur.
Üçüncü prensip: “Merhaba, yeni dünya!”
Masaru Ibuka, Maria Montessori gibi çocuğun gelişimi için bütün gün yatağında veya bebek arabasında kalmasının zararlı olduğunu düşünür. Bebeğin duyusal ihtiyaçları sadece sallanan oyuncaklarla karşılanamaz ve çevresindeki dünyayı yavaşça tanır.
Bu nedenle Japonlar genellikle çocuğun çevresini gözlemlemesi için hafifçe eğimli bir pozisyonda yatırılmasını önerirler. Bunun için salıncak veya hindistancevizi şeklindeki yataklar uygundur.

Çocuğun zaman geçirdiği oda parlak ve ilginç olmalıdır. İstatistiklere göre, hayatının ilk aylarını sıkıcı, parlak öğeler ve sesler olmayan bir odada geçiren çocuklar, yaşıtlarına göre daha yavaş gelişir.
Dördüncü prensip: “Kendin yapabilirsin”
Japon düşünür Masaru Ibuka, çocukların kendi topladıkları oyuncaklara daha çok bağlandıklarını vurgular. Bu, bir yapboz, hafif bir konstrüksiyon ya da araba modeli olabilir. Böyle oyuncaklar yaratıcılıktan zevk ve başarı hissi verir, ayrıca çocuğun gelişimine yardımcı olur.
Beşinci prensip: “Sen yeteneklisin”
Japonlar, Ibuka'nın eğitimine dayanarak, kili ince motor hareketlerini geliştirmek için mükemmel bir araç olarak kabul ederler. Eğer çocuk kendi elleriyle bir şey yaratabiliyorsa, yeteneğini fark eder ve bir şeyler yapabildiğini hisseder. Bu, özgüveni artırır ve gelecekteki gelişim için teşvik sağlar.

Ayrıca, rol yapma oyunları (örneğin, bebeklerle veya evcilik oyunları), fiziksel aktiviteler ve şiir ezberleme unutulmamalıdır. Çocuklar erken yaşta tekrar etmeyi sıkıcı ve zor olarak görmezler. Zeka ve çocuk yeteneklerinin gelişimi için bu tür etkinlikler çok faydalıdır.
Altıncı prensip: Çocuğun iradesini kırmayın
Ebeveynler genellikle erken gelişimi sağlamak için aşırı sert olurlar. Ancak ebeveynlerle iletişimin de bir eğitim türü olduğunu unutmamak önemlidir. Çocuk için örnek olun, onu sevgi ve güvenle kuşatın.
Yedinci prensip: “Aferin”
Anlam vermek her zaman teşvik etmekten daha kolaydır, ancak cezalandırma duyguları, güç kullanımıyla ilgili hisleri beraberinde getirir. En iyisi, çocuğa alternatif sunmaktır. Örneğin, çocuk duvara çizmek istiyorsa, ona büyük bir kağıt verin. Neden çizmemesi gerektiğini sakin bir sesle açıklayın ve alternatif seçeneğin neden daha iyi olduğunu anlatın.
Sekizinci prensip: Çocuğunuzla yakın temas kurun
Ebeveynler genellikle çocuğu ne sıklıkla kucaklamaları gerektiği konusunda zıt tavsiyeler duyarlar. Ibuka, çocuğun ağlamasının onun yardıma ihtiyacı olduğunu bildiren tek yol olduğunu düşünür. Annesiyle dokunsal temas, zihinsel gelişim ve empati oluşumu üzerinde doğrudan etkiye sahiptir. Bu nedenle Japon eğitimcilerin görüşüne göre, çocuk ağladığında onu kucaklamak gerekir. Telegram’da «Zamin»i takip edin!
Ctrl
Enter
Bir Hata mı buldunuz?
İfadeyi seçin ve Ctrl+Enter tuşuna basın İlgili haberler