
İsrail’in İran’a saldırısı — uluslararası hukuka vurulan bir tokattır. Uluslararası hukukun çöküşü ise Orta Asya çıkarlarına tamamen aykırıdır. Hukuki açıdan ayrı olarak, bölgemizin İsrail–İran savaşına bakışını şekillendiren jeopolitik, tarihi, etnik ve dini unsurlar da bulunmaktadır.
Bugün dünya kamuoyunun odak noktasındaki ana konu — İsrail–İran savaşıdır. Bu çatışma şimdiden savaş düzeyine yükseldi. İsrail, beklenmedik bir şekilde İran topraklarına saldırdı; sıradan insanlar, devlet görevlileri ve askerler hayatını kaybetti. Karşılık olarak İran da İsrail’e güçlü füze saldırıları düzenledi. Sonuçta, İsrail’in meşhur “Demir Kubbe” savunma sisteminin de ideal olmadığı ortaya çıktı. İran füzeleri bu sistemi aştı ve büyük kayıplar verdirdi.
Peki, İsrail–İran savaşının Özbekistan, Orta Asya çıkarları açısından ne gibi jeopolitik ve stratejik boyutları var? Bölge ülkeleri diplomatik düzeyde tarafsız kalmaya çalışsa da, stratejik ulusal çıkarlar açısından manevi olarak kimden yana veya kimin galip gelmesi uygun olurdu?
Rusya–Ukrayna savaşı. Üç yılı aşkın bir süredir Rusya, Ukrayna’ya saldırdı ve hâlâ yıpratıcı bir savaş devam ediyor. Bu savaşta İran, tamamen Rusya’dan yana, resmi Moskova’ya insansız hava araçları sağlıyor. Bu durumda akla şu soru geliyor: İran’ın amacı ne?
Burada iki önemli motiv gözleniyor. Dünyadaki çoğu devlet, Rusya–Ukrayna savaşını “Batı–Rusya vekalet savaşı” olarak görüyor. Ukrayna’yı da “Batı’nın vekili” olarak değerlendiriyor. Ancak, eski SSCB’nin yerine ortaya çıkan yeni bağımsız devletler — Özbekistan ve Orta Asya’daki diğer ülkeler — bu savaşı başka bir pencereden görüyor. Yakından bakıldığında, Rusya kendi emperyalist projesini yeniden kurmak için savaşıyor. Eğer Ukrayna bu savaşta yenilirse, Rusya durmayacak; aksine, emperyalist iştahı artacak, Orta Asya’ya baskı daha da artacak.
Peki, Rusya–Ukrayna savaşında İran’ın Moskova’yı desteklemesinin amacı nedir? Yoksa İran, Orta Asya devletlerinin siyasi ve jeopolitik bağımsızlığından rahatsız mı, onları Moskova’ya boyun eğdirmekten mi yana? Hayır, İran’ın motivasyonu — Rusya’yı desteklemek, NATO’yu geri itmek, ABD ve Batı’nın galip gelmesini önlemek... Fakat İran’ın kusuru şu ki, Ukrayna’nın kaybetmesi Orta Asya ülkeleri için de olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Aslında İran’ın Özbekistan, Tacikistan ve diğer bağımsız devletlerin bağımsızlığına karşı bir itirazı yok.
Türk dünyası işbirliği ve İran. Bilindiği gibi 20. yüzyıl, dünya Türkleri için felaketlerle dolu bir asır oldu. Türkiye dışında tüm Türk devletleri ve halkları bağımsızlıklarını ve siyasi varlıklarını kaybetti. 20. yüzyılın sonunda SSCB dağıldı ve beş Türk devleti bağımsız oldu. Bugün altı Türk devleti arasında stratejik işbirliği, dayanışma ve birlik gelişmektedir. İran ise bu Türk işbirliğinden pek hoşnut olmayan ülkelerden biri olarak görülüyor. Nedeni ise İran nüfusunun üçte birinin, yani yaklaşık 30 milyonunun Azerbaycan Türklerinden oluşmasıdır. Bu nedenle İran’daki bazı siyasi çevreler, Türk işbirliğini İran için açık veya gizli bir tehdit olarak görebilirler.
Oysa, tarih boyunca Türkler ve Farslar çok iç içe geçmiş ve uyum içinde yaşamışlardır. Azerbaycanlılar İran’daki ikinci büyük millettir. Özbekistan’da Tacikler, Tacikistan’da ise Özbekler de önemli bir paya sahiptir. Siyaset, amaca ulaşma sanatı ise, İran’ın Türk işbirliğinden endişe duymasına gerçekçi bir sebep yok. Aksine, Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya ile güvenilir işbirliği sayesinde, İran’ın konumu güçlenebilir. İran, Türk dünyasının düşmanı da rakibi de değildir. Türk dünyası da İran’a bir tehdit veya sorun değildir.
İran–İsrail savaşı. İran – günümüzde Müslüman dünyasında sesi en yüksek olan ülkelerden biri. İran’da 1979 yılında İslam devrimi gerçekleşince, resmi Tahran Müslüman dünyasındaki sorunlara kayıtsız kalmadı, imkânı olduğu ölçüde Müslüman ümmetinin feryatlarına cevap vermeye çalıştı. Eğer İsrail–İran savaşında resmi Tahran yıkılacak olursa, bu sadece bölgedeki diğer Müslüman devletler için değil, bütün Müslüman dünyası için de büyük bir kayıp olacaktır. Çünkü İsrail İran ile sınırlı kalmaz. İsrail’in asıl hedefi – Müslüman dünyanın ana merkezlerini kendine boyun eğdirmek, ona karşı çıkabilecek tüm Müslüman devletleri güçten düşürmek, zayıflatmak, parçalamak veya iç savaşlara sürüklemektir.
İsrail’in asıl projesi – “büyük İsrail” devletini kurmak. Bunun için İsrail, ABD ve Batılı devletlerin desteğiyle çevresindeki devletlerin topraklarını ele geçirmeye çalışıyor. İsrail bu planını uygulamada yeni, agresif bir aşamaya geçti. Bu yüzden İran’ın yıkılması – Türkiye, Pakistan, Suudi Arabistan ve diğer büyük Müslüman devletler için büyük bir sorun olacaktır. Çünkü İsrail güçlü Müslüman devletlerin hepsini oyunun dışına itmeye çalışmaya devam edecek. Demek ki, İran’ın yıkılması – Müslüman dünyasını daha da zayıflatacak bir faktör olacaktır.
Özbekistan–İran halklarının tarihî bağları. Son bin yılda Özbekistan ve İran halkları sadece iki asır ayrı ayrı yaşamışlardır. Geçmişte Özbekistan ve İran halkları her zaman aynı kültürel mekânda bulunmuş, çoğu zaman tek bir siyasi sistem içinde de birlikte yaşamışlardır. Mesela, İran Emir Timur İmparatorluğu’nun içinde olmuştur. Mirzo Uluğbek İran topraklarında doğmuştur. Bazen biz de İran’daki devlet yapısının içinde olmuşuzdur. İran ve Özbekistan halkları zihniyet ve kültür açısından birbirlerine en yakın halklar olarak kabul edilirler.
İran İsrail’e saldırmıyor. Aksine, İsrail sürekli olarak komşularına saldırıyor. İşte bir buçuk yılı aşkın süredir İsrail Gazze’de eşi görülmemiş bir soykırım gerçekleştiriyor. Sorun İran’da değil, İsrail’dedir. İsrail’in amacı – kendi topraklarında huzur içinde yaşamak değil, komşu bölgeleri işgal ederek, nüfusu soykırım yoluyla kendi sınırlarını genişletmektir. İran – İsrail’in saldırdığı ilk devlet değil, yedincisidir. Demek ki, sorun İran’da değil, İsrail’dedir. İsrail uluslararası hukuk çerçevesinde yaşamaya başladığında, komşularıyla olan sorunları çözülmeye başlayacaktır.
Kamoliddin Rabbimov,
siyaset bilimci
Telegram’da «Zamin»i takip edin! siyaset bilimci
Ctrl
Enter
Bir Hata mı buldunuz?
İfadeyi seçin ve Ctrl+Enter tuşuna basın İlgili haberler