date
views 325

İsrail-İran Çatışması: Orta Doğu’daki “Barut Fıçısı”

İsrail-İran Çatışması: Orta Doğu’daki “Barut Fıçısı”
İran ve İsrail arasında “kırmızı çizgiler” artık kalmadı. Her iki taraf da birbirine aralıksız darbeler indiriyor. Orta Doğu, son 20 yıldaki en büyük bölgesel askeri çatışmanın eşiğine gelmiş durumda. Savaş geniş çapta devam edebilir mi?

İsrail, 13 Haziran’a bağlayan gece boyunca İran genelinde saldırı başlattı. Hava saldırılarının hedefleri arasında uranyum zenginleştirme tesisleri, füze üsleri, ayrıca İslam Devrim Muhafızları liderliği ve nükleer alandaki bilim insanları vardı. Özellikle, saldırı sonucu altı bilim insanı ve en az 20 İranlı üst düzey komutan öldürüldü. Buna karşılık olarak İran da İsrail yönünde yüzlerce balistik füze fırlattı ve bir dizi bölgeye saldırılar düzenledi. Şu anda, iki taraf arasındaki son derece soğuk ilişkiler, geniş çaplı bir savaşa dönüşme riski taşıyor. Peki, İran ile İsrail arasındaki bu çatışmanın nedeni nedir ve nasıl ortaya çıktı?

İran’daki siyasi rejimin değişimi.
İran, 6 Mart 1950’de Müslüman ülkeler arasında Türkiye’den sonra ikinci olarak İsrail’i bağımsız bir devlet olarak tanıdı. Şah Muhammed Rıza Pehlevi döneminde, İsrail İran için ABD ile ilişkilerde aracı devlet olarak görülüyordu. 1948’den 1979’daki İslam Devrimi’ne kadar İran ve İsrail sadece yakın ortak değil, aynı zamanda müttefik olup ekonomik ve askeri açıdan iş birliği yapmışlardı. Özellikle, 1967’deki “Altı Gün Savaşı”ndan sonra bazı Arap ülkeleri İsrail’e karşı petrol ambargosu uyguladığında, İsrail’e petrol tedarik eden tek ülke İran olmuştu.

Ayrıca resmi Tahran, İsrail malları ve hizmetlerinin ana ithalatçılarından biriydi. Ancak, geçen yüzyılın 70’li yıllarına gelindiğinde, bölgedeki siyasi durum değişmeye başladı. Her iki taraf için de ana düşman olarak görülen Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdünnasır’ın ölümünden sonra İran ile Mısır arasındaki ilişkiler düzeldi. 1975’te İran-Irak anlaşması imzalandı ve Tahran, Kürt ayrılıkçılarına yardımı kesti. Bu iki olay, İsrail’in İran için stratejik önemini azalttı. Aynı dönemde İran’da dini güçlerin etkisi giderek artıyordu.

1979’daki devrimden sonra durum keskin şekilde değişti. Tahran’ın yeni teokratik yöneticileri İsrail’in meşruiyetini tanımadı. İran, İsrail’i Batı’nın bölgedeki müttefiki olarak görmeye ve ona düşman gözüyle bakmaya başladı. Buna rağmen, İsrail ile İran arasındaki sınırlı iş birliği 1980’lerde de devam etti. Sadece 2000’li yıllara gelindiğinde ikili ilişkilerdeki gerilim son derece arttı. İran’ın eski cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, 2005’te “Siyonist rejim yeryüzünden silinmeli” diyerek bilgi bombası patlattı. Resmi Tahran, Filistin’deki Müslümanları destekleyerek İsrail’in onlara yönelik politikasına sert tepki göstermeye devam etti. İran, ABD ve İsrail’i bir numaralı düşmanı olarak kabul ediyor.

İran’ın nükleer programı.
2000’li yıllardan itibaren aktif şekilde uygulanan İran’ın nükleer programının barışçıl olduğuna İsrail inanmıyor. Tam tersine, İran’ın gizlice nükleer silah üretimi üzerinde çalıştığını ve bunu balistik füzelere yerleştirmeye niyetli olduğunu sürekli vurguluyor. Bu yaklaşıma göre, İsrail uzun süredir İran’ın nükleer programını durdurmak için gizli ve tek taraflı operasyonlar yürütüyor. Özellikle, Kasım 2020’de İran’ın önde gelen nükleer fizikçisi ve ülkenin nükleer programının mimarlarından biri olan Muhsin Fahrizadeh’in öldürülmesi buna örnek olarak gösterilebilir.

2015 yılında İran, çok uluslu bir nükleer anlaşma imzaladı, ancak 2018’de Donald Trump ABD’yi bu anlaşmadan çekti ve İran’a karşı yaptırımlar uyguladı. Bu, İran’ın yenilgisi ve İsrail’in zaferi olarak görülmeye başlandı. İran ise buna karşılık, izin verilenden daha fazla uranyum zenginleştirmeye başladı.

Vekalet savaşları.
Her iki taraf da birbirine karşı çeşitli askeri operasyonlar gerçekleştirdi. Bu faaliyetler, bölgesel istikrara tehdit oluşturuyor ve devletler arasındaki çelişkileri daha da derinleştiriyor. İran, Orta Doğu genelinde birkaç gruptan oluşan güçlü bir koalisyon oluşturdu. “Hizbullah”, HAMAS, Irak’taki Haşd el-Şaabi ve Yemen’deki Husiler dahil olmak üzere müttefikler ağını maddi ve askeri açıdan destekliyor. Yıllar boyunca bu gruplar ile İsrail arasında çeşitli çatışmalar yaşandı.

Savaş geniş çapta devam edebilir mi?

İsrail ve İran birbirlerinin topraklarına ciddi darbeler indiriyor olmasına rağmen, şimdilik geniş çaplı bir çatışma başlamadı. Ancak ülkeler arasındaki büyük bir savaş riski son derece yüksek seviyeye ulaşmış durumda.

Al Arabiya ve Fars ajanslarının bildirdiğine göre, Tahran, İsrail’e karşı olası saldırılarla sınırlı kalmak istemiyor. İran, hatta ABD’nin Orta Doğu’daki askeri üslerini hedef almayı planlıyor. İsrail tarafı da önümüzdeki günlerde tekrar saldırı başlatabileceğine dair haberler medya üzerinden sızdırılıyor. Bundan hareketle, Orta Doğu’daki son 20 yılın en büyük bölgesel savaşının başlangıcına tanık oluyor olabiliriz.

Çatışmanın devam etmesi bir yanda siyasi iktidarı güçlendirme, diğer yanda ise zayıflatma aracı olarak da değerlendiriliyor. Savaş, Benyamin Netanyahu için faydalıdır, çünkü İsrail’in kendi içindeki birçok problemi kapatıyor ve bir ölçüde iktidarını sağlamlaştırıyor. Öte yandan, füze saldırıları ve saldırı yoluyla İran’daki rejimi değiştirmeye ciddi bir teşebbüs de gerçekleşiyor.

Bölgedeki çatışmaların dinamikleri, giderek kendi mantığıyla yaşayan ve gelişen otonom bir organizmayı daha çok andırıyor. Orta Doğu, İran ile İsrail arasındaki doğrudan bir çatışmaya her zamankinden daha fazla yaklaştı. Savaş henüz başlamadı ve bunun için her iki tarafın en az birkaç adım daha atması gerekiyor. Yani uçuruma bakmak ve geri adım atmak için hala fırsat var. Ancak olaylar gerginlik yolunda ilerliyor.
Ctrl
Enter
Bir Hata mı buldunuz?
İfadeyi seçin ve Ctrl+Enter tuşuna basın
Haberler » Dünya » İsrail-İran Çatışması: Orta Doğu’daki “Barut Fıçısı”