Glikoz, insan vücudunda hayati önem taşıyan maddelerden biridir. Ana görevi, vücudu enerjiyle beslemektir. Glikoz kanla hücrelere ulaşır ve orada özel biyokimyasal süreçler yoluyla parçalanır. Sonuç olarak, vücut için en önemli enerji kaynağı olan adenozintrifosfat (ATF) molekülü üretilir. ATP, solunum, kalp atış hızı, kas hareketleri ve hatta beyin aktivitesi dahil olmak üzere tüm biyolojik süreçler için gereken enerjiyi sağlar.
Uzmanlar, glikozun özellikle beyin için önemli olduğunu söylüyor. Çünkü insan beyni diğer organlara göre daha fazla enerji gerektirir. Bu nedenle, beynin düzgün çalışması ve dikkatin tutulması için kan şekeri miktarı yeterli olmalıdır. Eğer vücutta glikoz eksikliği varsa, beyin aktivitesi yavaşlar, yorgunluk, baş dönmesi ve hatta bayılma olabilir.
Sağlıklı kişilerin kanındaki glikoz seviyesi belirli bir seviyede tutulur. Normal durumda, aç karnında kan şekeri seviyesi 3,9-5,5 mmol/l civarındadır. Eğer bu gösterge normdan yükselirse, hiperglisemik bir durum - yani kan şekeri seviyesinde bir artış - gözlemlenir. Aksine, glikoz seviyesi keskin bir şekilde düşerse, hipoglikemi meydana gelir. Her iki durum da insan sağlığı için tehlikelidir.
Bu nedenle, vücut kan şekeri seviyesini sürekli olarak kontrol eder. Bu süreçte, hormonlar - insülin ve glukagon - önemli bir rol oynar. Insülin, kan şekeri artmaya başladığında onu normal seviyeye düşürür. Glyukagon ise, aksine, kan şekeri azaldığında onu artırmaya yardımcı olur. Bu denge, vücutta yaşam süreçlerinin istikrarlı bir şekilde sürdürülmesi için çok önemlidir.
Telegram’da «Zamin»i takip edin!
