Arteriyel hipertansiyon, dünyada en yaygın hastalıklardan biri olarak kaydedilmektedir. Uzmanların endişe duyduğu şey, bu hastalığı olan hastalar arasında her onuncu hastanın ilaç yardımıyla bile tam etkiye ulaşamamasıdır. Sechenov Üniversitesi'nin araştırmaları, bu sorunun başka bir ciddi nedenini ortaya çıkardı. Onlara göre, kan basıncının artışına sadece fizyolojik faktörler değil, aynı zamanda zihinsel durum - anksiyete ve depresyon - da büyük ölçüde katkıda bulunur.
Bilim insanlarına göre, hipertansiyonlu hastaların yaklaşık %36,8'i çeşitli derecelerde anksiyete veya depresyondan muzdariptir. Psikiyatri ve Psikosomatoloji Bölümü Başkanı, Klinik Tıp Enstitüsü Direktörü Beatrice Volel şöyle diyor: "Endişeler ve depresyon kan değişikliklerine yol açar. Özellikle, kan yoğunlaşması, tromb oluşum riskinin artması, kalp atış hızının artması ve kan şekeri seviyesinin yükselmesi gözlemlenmektedir.
Uzmanlar, zihinsel durumun etkisinin özellikle yaşlılarda belirgin olduğunu belirttiler. Örneğin, endişeli veya depresif erkeklerde hipertansiyon riski 3,6 kat, kadınlarda ise 7 kat daha yüksektir. Orta yaşlılar arasında da bu gösterge iki katına çıkabilir.
İlginç bir şekilde, birçok hasta kalp krizi veya felç riskinden korkar ve sürekli panik içinde kalır. Sonuç olarak, kan basıncı daha da yükselir ve sağlık durumu kötüleşir. Profesör Wolel, bunun zincir reaksiyonu gibi bir süreç olduğunu ve hastanın durumunu daha da kötüleştirebileceğini düşünüyor.
Araştırmacıların genel sonucuna göre, hipertansiyonun teşhisi ve tedavisi sırasında, hastanın zihinsel durumunun derinlemesine incelenmesi gerekir. Buna göre, gelecekte kardiyologlar ve psikologlar birlikte çalışmalı ve birlikte bireysel yaklaşımlar geliştirmelidir.
Uzmanlar, nüfusu sadece ilaçlarla değil, aynı zamanda sağlıklı bir yaşam tarzı, stresin azaltılması, doğru dinlenme ve akıl sağlığının korunması yoluyla da hipertansiyondan koruyabileceğini vurguluyor.
Telegram’da «Zamin»i takip edin!
