ABD dolarının küresel piyasalarda beklenmedik şekilde güçlenmesi, özellikle ABD ile Avrupa Birliği arasındaki yeni ticaret anlaşmasından sonra, birçok yatırımcı ve ekonomisti şaşırttı. Ancak bu yükselişin arkasındaki temel neden, dolara yüklenen tarife risk priminin azalmasıdır.
Geçen hafta ABD ile Avrupa Birliği arasında imzalanan anlaşmanın ardından, iki taraf karşılıklı ithalat vergisi tehdidini yarıya indirmeyi başardı. Benzer bir durum Japonya ile de gerçekleşti, ancak Avrupa ile yapılan anlaşma hacim açısından dört kat daha büyüktür.
Sonuç olarak, olası bir ticaret savaşı ihtimali nedeniyle oluşan endişeler azaldı ve bu da dolara yönelik baskının düşmesine neden oldu.
Anlaşmalar sadece tarife konularının yumuşatılmasıyla sınırlı kalmayıp, büyük ekonomik güvenin geri dönmesine de hizmet ediyor. ABD, Japonya, Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık ile yapılan anlaşmalar şu anda ABD’nin toplam dış ticaretinin %60’ını kapsıyor. Bu durum, küresel yatırımların, üretimin ve ihracat-reeksport zincirlerinin istikrara kavuşmasına katkı sağlıyor.
Bu ortamda ABD doları sadece euroya karşı değil, diğer büyük para birimlerine karşı da güçleniyor.
Ekonomik belirsizlikleri ölçen ünlü Baker-Bloom-Davis endeksinin ticaret bileşeni bu yıl nisan ayında rekor seviyeye çıkmış olsa da, şu anda %75’in üzerinde bir düşüş göstermiş durumda. Bu da işletmeler ve finansal piyasalar için daha net bir makroekonomik tablo oluştuğunu gösteriyor.
Ayrıca, ABD borsaları rekor seviyelere ulaştı, enflasyon riski kontrol altında kalıyor ve ekonomik durgunluk riski azaldı. Volatilite göstergeleri (VIX, MOVE) ise yılbaşından bu yana en düşük seviyelere ulaştı.
Telegram’da «Zamin»i takip edin!
