
Her insan hayatında en az bir kez tatlıya karşı güçlü bir istek duymuştur. Şeker ve ondan yapılan ürünler birçok kişi için hayatın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Ancak bazı uzmanlar sigara veya alkol gibi zararlı alışkanlıklar listesine şekeri de dahil etmeyi önermektedir. Çünkü sürekli ve aşırı şeker tüketimi sadece kilo alımına değil, aynı zamanda kalp damar hastalığı, diyabet ve diğer ciddi hastalık riskine de yol açar.
Bilim insanları vücudun yaşlanmasına neden olan ana faktörlerden birinin şeker olduğunu defalarca kanıtlamıştır. Bu nedenle tatlıya düşkün kişilerin yüzlerinde erken kırışıklıklar oluşur, saçları hızla beyazlar ve genel görünümleri bozulur. Ayrıca insan vücuduna giren çeşitli parazitler, bakteriler ve mantarlar esas olarak şekerle beslenir. Aktif hale geldiklerinde bağışıklık sistemi zayıflar ve çeşitli hastalıklara yakalanma riski artar.
İlk bakışta tatlıya olan istek insan doğasının normal bir parçası gibi görünebilir. Ancak gerçekte bu durum genellikle vücuttaki veya zihinsel durumdaki sorunların gizli bir işaretidir. Örneğin, tatlıya olan güçlü istek, dengesiz bir kan şekeri seviyesiyle ilişkilidir. Genellikle, düzenli olarak kahvaltı yapmamak veya öğle yemeğini atlamanın, sağlıksız ve çabuk sindirilebilen karbonhidratların aşırı tüketiminin bir sonucu olarak, vücuttaki glikoz seviyesi keskin bir şekilde düşer. Bu durumda, vücudumuz enerjiyi hızla geri kazanmak için yakıta ihtiyaç duyar ve en hızlı kaynak tatlılardır.
Ayrıca, bazen tatlı yiyeceklere karşı güçlü bir istek, vücuttaki belirli maddelerin eksikliğine işaret eder. Örneğin, magnezyum, krom, demir veya B vitamini eksikliği, çikolata, hamur işi veya tatlılara olan aşırı isteği artırır. Özellikle, bir kişi yorgunluk, stres veya zihinsel stres yaşadığında bu ihtiyaç daha da güçlenir.
Tatlılara olan isteğin ortaya çıkmasının bir diğer nedeni de zihinsel durumumuzla ilgilidir. Tatlı yemek, beynin "mutluluk hormonları" olan dopamin ve serotonin üretmesini uyarır. Bu nedenle, bir kişi yalnız, üzgün veya depresif hissettiğinde, beyin tatlıları ruh halini iyileştirmenin en hızlı yolu olarak algılar. Kısa sürede, bu süreç bilinçli değil, otomatik bir alışkanlık haline gelir.
Uygun bir uyku düzeninin olmaması da tatlılara olan sevgiyi artırır. Yeterince uyumamak vücuttaki yorgunluğu artırır ve enerji kaynağı olarak çabuk sindirilebilen, yani tatlı yiyecekleri seçmeye zorlar. Ancak bu geçici bir faydadır ve vücudun tam olarak iyileşmesine yardımcı olmaz.
İlginçtir ki bazı kişilerde çeşitli diyetler ve kısıtlamalar sonucunda da tatlı bağımlılığı ortaya çıkar. Uzun süre karbonhidratlardan tamamen vazgeçerseniz veya kendinizi ciddi şekilde sınırlarsanız vücut bu değişikliklere direnir ve tatlılara olan talebi daha da artırır.
Şeker bağımlılığınızı azaltmanın en iyi yolu diyetinizi dengelemek ve kişisel ihtiyaçlarınıza dikkat etmektir. Şekeri tamamen bırakmanız gerekmez, esas olan sağlıklı ve besleyici bir kahvaltı yapmak, diyetinize doğal tatlılar (meyveler, kuru meyveler) eklemek, bir uyku rutini oluşturmak ve stresi yönetmeyi öğrenmektir. Kişi vücudunun gerçek ihtiyaçlarını dinlerse tatlılar üzerinde yeniden kontrol sağlayabilir.
Dolayısıyla şeker bağımlılığı sadece bir tat veya rastgele bir alışkanlık değil, vücudumuzdan ve ruhumuzdan gelen açık bir sinyaldir. Bu sinyalleri doğru yorumlamak ve zamanında önlem almak sadece tatlılardan kurtulmaya değil, aynı zamanda genel sağlığı iyileştirmeye de yardımcı olacaktır. Telegram’da «Zamin»i takip edin!
Ctrl
Enter
Bir Hata mı buldunuz?
İfadeyi seçin ve Ctrl+Enter tuşuna basın İlgili haberler