Sosyal ağlar, modern yaşamın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Ancak bilim insanları uyarıyor: bu platformların arkasında insanın ruh sağlığına olumsuz etki eden karmaşık bir psikoloji var. UnHerd dergisinin yazdığına göre, sosyal medya bir kumarhane mantığıyla çalışıyor — sonsuz haber akışı, çeşitli videolar ve durmaksızın gelen içerikler insan beynini “hoş bir illüzyon” içinde tutuyor.
Bu illüzyonun en tehlikeli yönü, zaman algımızı kaybetmemizdir. Bir saatlik kaydırma birkaç dakika gibi gelir, ancak gerçek hayatta o saat geri dönmez. Bilim insanlarına göre, bu durum insanın zamanı algılama yeteneğini bozar — şimdiki an kaybolur, geçmiş ise zihinde belirsiz kalır. Çoğu insan sosyal medyada ne kadar zaman geçirdiğini hatırlayamaz. Bu rastlantı değildir. Bilimsel araştırmalar, sosyal medyanın kısa ve uzun vadeli hafıza işlevini zayıflattığını gösteriyor. Sonuç olarak, insan izlediği içeriği değil, sadece o anki duygusunu hatırlar. Bilim insanları bunu “zaman illüzyonu” olarak adlandırıyor. Yani insan, haber akışının hızlı dönüşü aracılığıyla sanal bir dünyada yaşamaktadır. Ancak bu akış asla bitmez — ne başı vardır ne de sonu. Bu nedenle beyin olayların ardışık zincirini kaybeder ve yalnızca dağınık bilgi akışını almaya başlar.
Bu durumda zihinsel yorgunluk ve dikkat eksikliği doğal bir sonuçtur. Psikologlar, insanın odaklanamaması, huzursuzluk ve iç boşluk hissinin sosyal medyaya aşırı bağımlılığın belirtileri olduğunu vurguluyor.
Ne yapılabilir? Uzmanlar birkaç pratik tavsiye sunuyor. Öncelikle, sosyal medyada geçirilen zamanı sınırlamak gerekir. Bu, telefondaki “Ekran Süresi” özelliğiyle kontrol edilebilir. Günlük bir limit belirleyerek beyne “zorunlu bir dinlenme” vermek faydalıdır. İkinci olarak, belli bir süre için sosyal medyadan tamamen uzak durmak gerekir. Araştırmalar, birkaç hafta boyunca internetsiz yaşayan insanların ruh sağlığının düzeldiğini, uykusunun normale döndüğünü ve dağınık düşüncelerinin azaldığını gösteriyor. İnsan, zamanı yeniden gerçek ritminde hissetmeye başlar.
Psikologlar ayrıca başka bir noktaya dikkat çekiyor: hayatı daha uzun hissetmek için sadece kaydırmak değil, bilinçli hareketlerle yaşamak gerekir. Örneğin, telefonu kapatıp etrafa bakmak, doğayla iletişime geçmek, kitap okumak veya sevdiklerle sohbet etmek — bunlar insanı gerçek hayata geri döndürür ve beyni yeniler.
Günümüzün en büyük sorunu zaman duygusunu kaybetmektir. Bu nedenle, sosyal medyadan geçici bir kopuş, aslında hayata yeniden bağlanmak demektir. Kısa süreli bir sanal mola, gerçek yaşamda büyük değişikliklere yol açabilir. Bu, sadece beyin için dinlenme değil, ruh için de gerçek özgürlüktür.
“Zamin”i Telegram'da okuyun!