
Orta Doğu’da bir kez daha keskin ve tehlikeli bir durum ortaya çıktı. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu liderliğindeki hükümet, İran’a karşı askeri operasyonları artırmakta ve bu süreçte Amerika Birleşik Devletleri’ni de doğrudan çatışmaya çekmeye çalıştığı yönünde ciddi analizler yapılmakta. Avustralya’daki Deakin Üniversitesi profesörü Şahram Akbarzadeh’e göre, İsrail ile İran arasındaki silahlı çatışma sadece devam etmekle kalmayacak, aynı zamanda tüm bölgeyi kapsayacak. Ona göre, ABD’nin İsrail’in güvenliğini sağlama yükümlülüğü nedeniyle çatışmaya dahil olması kaçınılmaz.
Aslında, Akbarzadeh’in vurguladığına göre, Netanyahu’nun esas hedefi tam da bu – Amerika Birleşik Devletleri’ni çatışmanın aktif bir katılımcısına dönüştürmek ve İran’da hükümeti devirmeye çalışmak. Bu düşünceler “Al Jazeera” televizyon kanalına verilen bir röportajda dile getirilmiş olup, bölgedeki siyasi durumun karmaşıklığını ortaya koymada önemli bir rol oynamaktadır.
2025 yılı 13 Haziran sabahı İsrail ordusu tarafından gerçekleştirilen geniş çaplı hava saldırılarının, ABD Başkanı Donald Trump yönetimi tarafından önceden bilindiği, ancak Amerikan tarafının bu operasyona resmi olarak katılmadığı vurgulanmıştır. Bununla birlikte, New York Üniversitesi bünyesindeki Orta Doğu meseleleri merkezi başkanı Profesör Muhammed Bazzi’ye göre, bu operasyon Trump’ın dolaylı onayıyla gerçekleştirilmiştir.
Bazzi’nin “The Guardian” gazetesinde yayımlanan analiz yazısında, Trump’ın aynı anda iki cephede oyun oynadığı belirtiliyor: bir yandan İran ile barış müzakereleri yürütüyor, diğer yandan ise İsrail’e saldırganlık için tam siyasi ve mali destek sağlıyor. Onun sözlerine göre, Trump’ın başkanlığı döneminde İsrail’e milyarlarca dolarlık silah sevkiyatı yapıldı ve uluslararası kuruluşlar aracılığıyla İsrail’e yönelik eleştirileri bastırmak için baskılar düzenlendi.
Bu durumda, ABD tam da bu şekilde İsrail ve İran arasındaki çatışmada doğrudan bir katılımcıya dönüşmüş durumda. 14 Haziran’a geçilen gece İran tarafından İsrail’e fırlatılan yüzlerce füzenin vurulmasında İsrail ordusuna ABD özel servislerinin yardımcı olması buna açık bir örnek olarak gösterilebilir.
Tam da bu çatışmalar sırasında İsrail tarafı, İran’daki nükleer tesislere yönelik saldırılar hakkında bilgi verdi. Ancak resmi Tahran, bu saldırıların yer altındaki nükleer tesislere ciddi bir zarar vermediğini ve tüm ana tesislerin sağlam kaldığını belirtti. Analistler ise bu konuda İsrail’in yeterli askeri kapasiteye sahip olmadığını vurgulamaktalar. Onlara göre, 60 metreye kadar yer altında bulunan nükleer altyapıları yok etmek için ABD’nin B-2A veya B-52H gibi stratejik bombardıman uçakları ve özel sığınak delici bombalar gereklidir. Bu ise yalnızca ABD’nin elindedir.
Dikkat çeken bir diğer husus da, bu operasyonun ABD ve İran arasındaki nükleer anlaşmalar konusunda diplomatik müzakerelerin kızıştığı bir dönemde gerçekleşmiş olmasıdır. Birkaç gün önce Trump, diplomasi yoluyla anlaşmaya varmanın önemli olduğunu vurgulamış ve İsrail’e saldırı izni vermediğini söylemişti. Ancak İsrail’in bu sözleri dikkate almadığı görülüyor.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, resmi Tahran adına açıklama yaparak ABD hükümetini ikiyüzlülük ve aldatıcılıkla suçladı. Ona göre, İsrail’in bu kadar vahşice bir eyleminden sonra Washington ile herhangi bir barış müzakeresi yapmak anlamsızdır.
Bu arada, İran yetkilileri ABD’nin Orta Doğu’daki askeri üslerinin de saldırı hedeflerinden biri olabileceği konusunda uyarıda bulundu. Netanyahu ise, “askeri operasyon ne kadar gerekiyorsa o kadar sürecek” açıklamasıyla ciddi bir korku yarattı. Trump ise bu fırsattan yararlanarak Tahran’a “ikinci bir şans” vereceğini ilan etti.
Analistlerin vurguladığına göre, Netanyahu için bu savaş siyasi hayatını uzatma aracına dönüşmüş durumda. O, iktidarda kalmasını İran’a karşı savaşa bağlıyor ve Trump’ı da bu yola çektiği belirtiliyor. Bu savaş sadece bölgede değil, aynı zamanda küresel ölçekte de ciddi sonuçlara yol açabilir.
Bilgilere göre, 13 Haziran sabahı İsrail hava saldırılarında 78 İran vatandaşı, bunlar arasında üst düzey askerler ve nükleer uzmanlar hayatını kaybetti. 320 kişi yaralandı. Karşılık olarak İran tarafının 14 Haziran’a geçe gece düzenlediği füze saldırısında üç İsrailli öldü, 19’u yaralandı.
Taraflar bir gün geçmeden yeniden birbirlerine füze saldırıları düzenledi. Şimdilik barışa yönelik girişimler sonuç vermiyor ve bu gerilimin bölgeyi geniş çaplı bir savaşa sürüklediği herkes için açıkça görülüyor. Telegram’da «Zamin»i takip edin!
Ctrl
Enter
Bir Hata mı buldunuz?
İfadeyi seçin ve Ctrl+Enter tuşuna basın İlgili haberler