
22 Haziran gecesi, Orta Doğu başka bir kanlı çatışmanın sahnesi oldu. ABD'nin İran'ın önemli nükleer tesislerine düzenlediği hava saldırısının ardından Tahran hızlı ve sert tepkisini geciktirmedi. Şafak vakti, hava saldırısı sirenleri kuzey ve orta İsrail'de duyuldu ve vatandaşları sığınaklara kaçmaya zorladı. Bu, İran'ın İsrail'e karşı başlattığı yüzlerce roket saldırısının bir parçası.
İran'ın balistik "tepkisi" - yüzlerce kişi endişeli
İsrail Savunma Kuvvetleri'ne göre, İran 20 ila 30 balistik füze ateşledi. Bu füzelerden bazıları İsrail topraklarına ulaştı ve patlamalarda en az 11 kişi yaralandı. Ulusal sağlık hizmeti "Magen David Adom", roket parçalarının ülkenin 10'dan fazla bölgesine düştüğünü ve can kayıpları olduğunu bildirdi.
Bu füze saldırısının yalnızca İsrail'in güvenliği üzerinde değil, aynı zamanda tüm bölgedeki denge üzerinde de olumsuz bir etkisi olabilir. Saldırının birkaç dalga halinde gerçekleştirildiği ve her dalgada farklı güçte füzelerin kullanıldığı bildiriliyor. Bu, İran'ın saldırıyı önceden planladığını ve kesin bir sırayla gerçekleştirdiğini gösteriyor.
ABD-İran çatışmasının yeni bir aşaması: Nükleer tesisler hedef alınıyor
Bu olaylardan önce, ABD Hava Kuvvetleri'nin İran'daki birkaç nükleer tesisi vurduğu bildirilmişti. Batı medyasından gelen haberlere göre, Amerikan tarafı bu operasyonda B-2A Spirit gizli bombardıman uçaklarını kullandı. ABD Başkanı Donald Trump bir açıklama yaparak "İran'ın stratejik nükleer tesisleri yok edildi" dedi.
Bu ABD operasyonu, uluslararası hukuk açısından bir dizi soruyu gündeme getirdi. İran Dışişleri Bakanı Abbas Araghchi, bu hareketi "korkakça, saldırgan ve insanlığa ve uluslararası hukuka karşı geniş kapsamlı bir eylem" olarak nitelendirdi. Ayrıca İran'ın BM Sözleşmesi ve uluslararası normlar uyarınca kendini savunma hakkına sahip olduğunu vurguladı.
İran: "Savunma egemen bir haktır"
Abbas Araghchi açıklamasında İran'ın bağımsızlığını, ulusal çıkarlarını ve vatandaşlarını korumak için tüm yeteneklerini kullanmaya hazır olduğunu söyledi. Ona göre, ABD'nin İran'ın nükleer programına yönelik saldırıları sadece bir ülkeye yönelik bir saldırı değil, tüm uluslararası hukuk sistemine yönelik bir tehdittir.
Bölgesel tehditler ve uluslararası itirazlar
Uluslararası toplum şu anda bu çatışmanın ciddiyeti ve korkunç sonuçları konusunda endişeli. Birkaç Avrupa ülkesi ve BM temsilcisi barış çağrısında bulundu. Aynı zamanda, Orta Doğu'daki diğer ülkeler, özellikle Suudi Arabistan, Türkiye ve Katar da durumu yakından izliyor.
Bölge uzmanlarına göre, İran ve İsrail arasındaki askeri çatışmanın tırmanması tüm Orta Doğu'da yeni bir savaşa yol açabilir. Bu nedenle, bu durum sadece İran ve İsrail'i değil, aynı zamanda uluslararası barış ve istikrar için de büyük bir tehdit oluşturuyor.
Sonuç: İki devlet, bir ateş - barış yeniden test ediliyor
Son olaylar, İran-ABD-İsrail üçlü çatışmasının daha da yoğunlaştığını gösteriyor. Nükleer tesislere saldırılar, füze misillemeleri, sivil kayıplar - tüm bunlar uluslararası toplum için önemli bir soruyu gündeme getiriyor: Barışı korumak için ne yapılabilir?
Durum şimdilik gergin. Ancak her savaş ve askeri eylemin ardından sivillerin acı çekmesi geliyor. Bu nedenle, en azından günümüz liderleri bilgeliği ve diplomasiyi seçebilir - insanlığın geleceği için umut ateşini canlı tutmaya yardımcı olabilir. Telegram’da «Zamin»i takip edin!
Ctrl
Enter
Bir Hata mı buldunuz?
İfadeyi seçin ve Ctrl+Enter tuşuna basın İlgili haberler