
Rocco Commisso, kendisini "Fiorentina'nın kurtarıcısı" olarak adlandırmayı seviyor. İtalyan-Amerikalı milyarder, 2019 yılında kulübü satın aldığında takım iflasın eşiğindeydi. O dönem stadyumun yeniden inşasına milyonlarca euro yatırarak "morlar"ı eski ihtişamına kavuşturma sözü vermişti.
Ancak aradan geçen altı yılın ardından tablo korkunç: "Fiorentina", Serie A’da 15 haftada henüz galibiyet alamamış ve puan tablosunun en alt sırasında yer alıyor. İtalya liginde bundan daha kötü bir başlangıç son kez 2018/19 sezonunda Chievo’da yaşanmıştı.
O sezon, Chievo küme düşmüş ve kulüp iflas etmişti. "Fiorentina" da benzer bir yolda ilerliyor gibi görünüyor, yalnızca bu sefer durum daha acı verici: Chievo’nun bir finansal çöküş "mazereti" vardı, Floransa'da ise hem para var hem de iddialı hedefler, ancak sahadaki sonuçlar utanç verici.
15 haftada alınan 6 puan — kulübün son 50 yıldan fazla süredeki en kötü başlangıcı. Geçen yıl Atalanta ile bir dönem liderlik yarışında yer almış, üst üste iki sezon Konferans Ligi finalinde oynayan bir takım için bu, büyük bir felaket.
2024 Mayıs ayında "Fiorentina", baş antrenör Raffaele Palladino’nun sözleşmesini 2027 yılına kadar uzattığını duyurdu. O tarihte takım Serie A’da 6. sırayı almış, son dokuz yılın en iyi derecesini elde etmiş ve Konferans Ligi'nde yarı finale kadar yükselmişti.
Moise Kean etkili bir golcü olma yolunda ilerliyordu, David de Gea ise ligin en iyi kalecilerinden biri olarak öne çıkıyordu. Her şey, bir sonraki sezonun daha başarılı geçeceğine işaret ediyordu.
Ancak sözleşmenin uzatıldığı açıklandıktan üç hafta sonra Palladino, kulüpten ayrıldı. Resmi açıklama şu şekildeydi: "Gelecek hakkında farklı görüşlerimiz var."
Ancak kulislerde, Palladino'nun sportif direktör Daniele Pradè ile yaşadığı anlaşmazlık nedeniyle ayrıldığı konuşuluyordu. Pradè, taraftarlar tarafından önceden de pek sevilmiyordu.
Futbolcular gözyaşlarına boğuldu, De Gea büyük bir şaşkınlık yaşadı, Kean ise en önemli hocasını kaybetti. Buna rağmen Pradè görevde kaldı.
Daha sonra, Palladino Sky Sports’a verdiği röportajda şu itirafta bulundu: "Takım benim için bir aile gibiydi, ayrılık zor oldu." Sonbaharda "Fiorentina"nın kötü başlangıcının ardından onu geri getirme olasılığı tartışılırken, Palladino tek bir şart öne sürdü: Commisso ve yönetimi bypass ederek doğrudan iletişim kurmak.
Bu durum, kulüp içindeki atmosferin ne kadar karmaşık bir hale geldiğini gösteriyor. Palladino’nun yerine Stefano Pioli getirildi — Milan ile İtalya şampiyonluğu yaşamış saygın bir teknik direktör.
Kağıt üzerinde bu karar mantıklı görünüyordu, ancak pratikte Serie A’daki 10 maçta sadece 4 puan alabildi. Bunun ardından taraftarlar Pradè’nin görevden alınmasını pankartlarla talep etti, şehirde ise Pradè’nin suratının domuz vücuduna yapıştırıldığı stickerlar yayıldı.
Pradè, kamuoyuna hatayı üstlendi ve "Biri kovulacaksa, bu ilk ben olmalıyım" dedi. 1 Kasım’da, Lecce ile oynanacak kritik maç öncesinde istifasını sundu.
"Fiorentina" o maçı kaybetti. İki gün sonra Pioli de görevden alındı.
Yaz döneminde kulüp iki futbolcuya 40 milyon euro harcadı: Forvet Roberto Piccoli 25 milyon euroya, orta saha oyuncusu Simon Zom ise 15 milyon euroya transfer edildi. Piccoli, kulüp tarihindeki en pahalı ikinci transfer oldu.
Ancak Serie A’daki istatistikleri oldukça sıradandı: Lecce ve Empoli gibi takımlarda 134 maçta 23 gol. Bu transfer politikasının verimliliği ciddi soru işaretleri doğuruyor.
Aralık ayına gelindiğinde Piccoli’nin tüm turnuvalarda sadece 3 golü bulunuyor. 39 yaşındaki Edin Dzeko (bedelsiz alındı) — 2 gol.
Geçen sezon kariyerinin en iyi yılını geçiren Kean ise — 3 gol. Hücum işlemiyor, orta saha işlemiyor, savunma ise neredeyse bütün hücumlara karşı koyamıyor.
Kadroya dikkatlice bakıldığında, bu takım Avrupa kupalarına aday bir ekip değil, "Cagliari" seviyesinde vasat bir takım izlenimi veriyor. Pradè, altı yıl boyunca her yaz kadroyu defalarca "yapboz" gibi yeniden şekillendirdi, Franck Ribery, Jose Callejon, Giacomo Bonaventura gibi tanınmış oyuncuları getirdi.
Bazıları fayda sağladı, ancak neticede öyle bir kadro oluştu ki, Konferans Ligi’ne katılmak bile hayal gibi görünüyor. Bu yüzden Pradè’nin gidişi kaçınılmazdı.
Pioli’nin ayrılmasının ardından Spartak Moskova’nın eski teknik direktörü Paolo Vanoli göreve getirildi, ancak durum düzelmedi. Bir sonraki sönük oyundan sonra Dzeko, taraftarlara tepki gösterdi: her hatalı pası yuhalayarak toksik bir atmosfer yarattıklarını, bunun oynamayı zorlaştırdığını söyledi.
Ancak birlik çağrısı, Sassuolo’ya karşı bir sonraki maçta bile sonuçsuz kaldı. Yaklaşık dört bin taraftar Reggio Emilia'ya giderek sezonun en kötü maçlarından birine tanıklık etti.
Maçta Gudmundsson’un penaltı atmayı reddettiği iddia edildi (daha sonra bunu yalanladı), Mandragora ve Kean ise penaltıyı kimin kullanacağı konusunda uzun süre tartıştı.
Yenilgilerden birinin ardından savunma oyuncusu Dodo ve eşine sosyal medyada tehditler yağdı. Bu tür baskılarla yalnızca o değil, birkaç futbolcu ve aileleri de karşılaştı. Kulüp şiddeti kınayan resmi bir açıklama yaparak önlemler alınacağını belirtti.
Yine de atmosfer son derece gergin. 76 yaşındaki Commisso, bel fıtığı ameliyatından sonra iyileşme sürecinde ve krizi okyanus ötesinden izliyor.
La Nazione gazetesine verdiği röportajda, taraftarlara açık bir çağrıda bulundu: "Sizi özledim. Takımın yanında olun.
‘Fiorentina’nın küme düşmesine izin veremeyiz." Bu ton umutsuz gibi görünüyor, çünkü durum da öyle.
Commisso, söylentilere rağmen kulübü satmayacağını vurguluyor. "Artemio Franchi" stadını yenilemek için büyük bir yatırım yaptı, çalışmaların ise 2029 yılına kadar sürmesi bekleniyor: tribünlerin yarısı kapalı, biri ise iş makinelerinin çalıştığı bir inşaat alanına dönüşmüş durumda.
Commisso, İtalyan futbolunun yönetimini ve sistemini sık sık eleştiriyor, ancak asıl sorun orada değil. Asıl sorun şu ki, tarihi bir kulübün güzel "simgesi"nin ardında bir boşluk var.
Mor formanın ne için giyildiğini anlamıyor gibi görünen bir grup insan. Teknik direktörler sıkça değişiyor, sportif direktörler "kurban" havasındaki konuşmalarla ayrılıyor, futbolcular sahada birbirleriyle tartışıyor, sonuç ise değişmiyor: 15 maçta — 0 galibiyet.
Bu arada Palladino şu an Atalanta’yı çalıştırıyor ve takım onun yönetiminde bir canlanma yaşıyor. Charles De Ketelaere, Ademola Lookman ve Ederson, Gasperini dönemindeki sürekli koşu temposundan sonra nihayet kendi oyunlarını buldu.
Şampiyonlar Ligi’nde Bergamolular çeyrek final etrafında dolaşıyor. Demek ki sorun sadece teknik direktörde değilmiş.
Floransa taraftarları son 30 yılda Gabriel Batistuta, Rui Costa, Luca Toni, Francesco Toldo, Dusan Vlahovic gibi yıldızları gördü. Şimdi ise 25 milyon euro’luk Piccoli’ye bakıp kulüpte neler olduğunu anlamaya çalışıyorlar.
Belki de Serie B’de bir "arınma" zarar vermez. 2002 yılındaki tarih gösteriyor ki, kulüp küllerinden yeniden doğma potansiyeline sahip.
Asıl soru şu: "Fiorentina" gerçekten bunu istiyor mu, yoksa Commisso ve çevresindekiler gemi tamamen batana kadar bu şekilde devam etmeyi mi planlıyor? “Zamin”i Telegram'da okuyun!
Ctrl
Enter
Hata mı buldunuz?
İfadeyi seçin ve Ctrl+Enter tuşuna basın İlgili haberler
Bilgi
Меҳмон grubundaki ziyaretçiler bu yayına yorum yapamaz.
Меҳмон grubundaki ziyaretçiler bu yayına yorum yapamaz.